Ala'ya Mektup

Sevgili Ala,

Güzel şeyler olacak demiştin önceki mektubunda.Boş duvarlardan yansıyan düşüncelerin kabuk kırıp somut nesnelerle birleşeceğini,pervane gibi kendi içimizde döneceğimizi anlatmıştın.Bütün hastalıklı düşüncelerimizi büyük bir sessizlik içerisinde değerlendirdiğimizde,ölçüp biçtiğimizde doğruları görebileceğimizi ve gördüklerimizden ağzımıza bir parça bal çalıp susacağımızı söylemiştin.Bugün satırlarındaki anlamlarla sokaklarda dolaşırken bu konu üzerinde çok düşündüm.Ellerim montumun cebinde,kulağımda bilindik melodilerle öylece gezinirken şehrimin kaldırımlarında,yazdığın her bir cümlenin üzerinde durup çeşit çeşit anlamlar çıkardım.Kelimelerinin arasında yuvarlanıp tekerlek misali bir şeylerin üzerinde dolanıp durdum.Çoğu zaman saçlarımın kapattığı görüş alanımdan bağımsız,saçlarımın gözlerimin önüne dökülmesinden hoşnut olmadığımı biliyorsun,gökyüzüne bakıyor;bazı minarelerin tepesindeki bölmelerin içerisinde,ayaklarımın altındaki küçük binaların üzerinde yürüyor gibi oluyor ve bu hayalin bir animasyon niyetine gözlerimde canlanmasına defalarca izin veriyorum.Arnavut kaldırımlarında,içimde parsellere bölünmüş ve kısmen sınırlarını silikleştirmiş birtakım tasarılarla oradan oraya adımlıyorum ve her adım benim için büyük bir yolu katediş aslında.Senin de dediğin gibi belirsizlikleri avucumun içerisinde tıpkı bir karınca gibi tutuyor,beklentilerimin dışında bir sabırla hareket etmesini bekliyorum.Başlarda yadırgadığım tasarını masada duran unun bıraktığı beyazlık gibi algılıyorum.Defalarca üzerinde dolanıp en sonunda 'Tamam, bu böyle olacak işte!' diyorum.Kim ne derse desin.Açıkçası sabrım ve sessizliğim bana öğrettiğin bu oyunu seviyor.İzlemek ve analiz etmek...Garip bir şekilde hoşuma gidiyor.İnsanları,sokakları,tabelaları,havayı,harfleri...Öyle bir hissediyorum ki...Ağzımda sıcak sütün yumuşatıcı tadını andıran bir tat bırakıyorlar ve bu beni inanılmaz derecede memnun ediyor.Kendimi anlamlar çıkarıp çıkardığım anlamların arasında,görünmez örümcek ağlarıyla kaplı bağları keşfederken buluyorum.Bugüne kadar görmekte zorlandığım,kim bilir belki de görmemek için inat ettiğim bütün gerçeklikleri elimi suya tutar gibi tutuyorum.Kendimi daha cesur,daha keskin hissediyorum.Hani derler ya,kimseye eyvallahım yok bu saatten sonra diye...Evet,sanırsam kimseye eyvallahım yok.Elimde öyle bir opsiyon kalmadı.Şimdi bunları düşünürken garip buluyorum.Sonuçta bir yanım incinmekten hep korkardı.Yeterince izle dolu belleğim yeni izlere,düşüncelere yer açmaktan daima çekinirdi.Yüzümde kocaman bir gülümsemeyle...Buna inanabiliyor musun,Ala?Benim yeni bir defter alıp her şeye en baştan,herkesten uzakta ve her şeyden sıyrılmış bir şekilde senin dediklerini düşünüyor olmama...Ben inanmaya başlıyorum.Heleki bir eczanenin camından,olabilecek en aciz,belki de en çaresiz anımda yansıyan yüzümü gördükten sonra...Bir şeylerin değişebileceğine gerçekten inanıyorum artık.

 İmaret'e uğradım senin için.Avlunun girişinde,yola bakan kapının orada, bir süre caminin onarılan kısımlarına bakınıp duvarlarında biriken karları avuçladım.Sonra,mezarlıktan aşağıya inip köprünün üzerinde bekledim bir süre.Kar tutmuş suyun üzerinde, akmak için yoğun bir çaba sarf eden suya dalıp aldığım derin nefeslerle suyun yolunu açmaya,katre babında düşen sessizliği eteğimde toplamaya çalıştım.İki yanı duvarlarla örülü köprünün sağ tarafında birbirlerine sarılan bir dede ile torununu izledim.Küçük kızın kızaran burnunun ucu ve pasparlak,muhtemelen zeki bir şey,gözlerini bakış açıma kıstırıp ellerim montumun cebinde dakikalarca seyrettim.Pembelerle dolu varlığının sıcaklığını,özünde sakladığı masumluğu nedensizce içime çektim.Zarifoğlu'nun güç bela ezberlediğim bir mısrasını fısıldayıp yanımdan geçen insanların sıradan telaşlarına dikkat kesilerek bir parça aradığım normalliği yudumlamak zevkine eriştim.

Saçlarını boyattığı her halinden belli olan bir teyze,saçları turuncunumsu bir renkti,elindeki gözlük kutusunu çantasına sıkıştırıp aceleci adımlarla yolun karşısına geçti.Yanında da benden küçük olduğu her halinden belli olan bir kız vardı.Onun yanında da kapalı bir abla.Üçü birlikte köprünün diğer tarafına doğru ilerlediler.Arkalarından bakarken ister istemez iç çektim,güzel dostum.Böylesine bir sıradanlığı buğulu bir camın ardından izlemek ve katlarını tahmin edemeyeceğim hislerle kaplaplanmak beni bir nebze sarstı.Bilirsin, sokaklar çeşit çeşit insanlarla dolu.Pek çok hikaye, pek çok anlam barındırıyor bünyesinde.Tıpkı bir dükkana girip çıkan yığınla insanın tavrı gibi.Garip.Çok garip bir şey bu.Acaba diğerleri de benim gördüklerimi görüyor mu?Havaya akse dilen bulutlar gibi yığınla düşünceyi saniyelik farklarla parçalara bölüp gördükleri her yüzde kendilerine bir parça çıkarıyorlar mı?Kim bilir,belki de onlar da öyledir. Sadece bunun farkında değillerdir.Belki...

Soğuk hava ciğerlerime işlerken boş gözlerle etrafımı süzüp anlamsızca ruhumu ısıran yalnızlığıma sarıldım ve ona sakinleşmesini söyledim.Eskiye dönmek istemediğimi biliyorsun.Ona beklemesini,bulanık akan suların durulması için biraz daha zamana ihtiyacımız olduğunu anlattım.Karanlığın günden güne yayıldığı ve bir gram dahi çekinmeden ezip geçtiği gölgemin sınırları içerisinde, kaçmak için bir nokta arayan zavallı yalnızlığıma bugünün güzelliklerini sunarak onu teselli ettim.Kelimelere sığınmanın vermiş olduğu sessizliği,bir bardak kahvenin doyuruculuğunu,her sabah fırından aldığımız portakal kokulu kurabiyelerin tadını ve hatırı sayılır sayfaların huzurunu gösterdim.Beni bilirsin,dolaplara sakladığım tozlu günlüklerimi arada bir açıp okur,o zamanki düşüncelerimle şimdiki düşüncelerimi tartıp neler yaptığıma bakarım.Onları da gösterdim ona.Ne derece etkili olmuştur açıkçası bilemiyorum.

"Acılarını gizlemeyi öğrendiğinde daha az yaralanacaksın."demiştin bir keresinde,hatırladın mı?Bütün gece sana dert yandığımda büyük  bir sabırla dinlemiştin hatta.Sonra yumuşacık parmaklarınla saçlarımı okşayıp güzel şeylerin,hassas noktalarımızı kapattıktan sonra eşiğimize geleceğini ve bizim onu büyük bir coşkuyla içeriye davet edeceğimizden bahsetmiştin.Sanırım...Öyle oluyor.Her gelene 'iyiyim' diyorum.Öfkemi,kırgınlıklarımı,sevinçlerimi...Hepsini bir örtünün altına saklayıp üzerlerini sıkı sıkıya kapatıyorum.Takmam dediğim maskeyi elime alıp sessizce takıyorum.Bir tiyatroda payıma düşen role hazırlanır gibi.Ve bazen...Buna ben bile inanıyorum."-mış"gibi yapmak daha az yaraya,daha az olumsuz düşünceye sebep oluyor.Her şey olabilecek en az şekilde ileriye,içerimizde bir yerlere sakladığımız ve mütemadiyen görünmesini istemediğimiz şeyleri bizzat görerek,idrak ederek bize dönüyor.Sanırım Ala,içime kapanarak en doğrusunu yapıyorum.Ters dönen çiçekler...

Sevgiler

Ş.A

Yorumlar

Popüler Yayınlar