Mücerret

İçimde büyük bir savaş var,Azizim.Kendimle,etrafımla,hatta çoğu zaman alelade bir kaldırım taşıyla.Pencere pervazının silikleşmiş rengi kadar sinir bozucu bir atışmanın ortasında,amaçsız bir yüzleşme...Ne için olduğu bilinmeyen, insanın kafasını kurcalayan,kısmen de beynini kemiren o illet sorular ve o sorularla boğuşmak zorunluluğu duyan saplantılı bir ruhla;daha doğrusu ruhumla.

Yol kenarlarında biriken izmaritler,bira şişeleri,şans bu ya denk gelirse yaban otları...Hepsi bir amaçsızlığın ortasında kısılı kalmış,unutulmuş bu belli.Kullanılıp bir köşeye atılmış,şimdiki durumlarından pek de bağımsız olmayan bir bekliyişle yine yitip gitme umutlarını ellerine almışlar gibi.Bakma bana öyle,gerçek bu.Her şey günü geldiğinde bir kenara atılıyor.İyi ya da kötü,bir şekilde yok olmanın içerisine itiliyorlar.Oysa beklemek...Kulağa korkunç gelmiyor mu sence de?Koskoca bir asır.Belki de sonsuz dediğimiz ama her gün bir son biçtiğimiz evrende,kayıp giden yıldızlar gibi milyarlarca yıl...Bir başlangıcı var ama bir sonu yok.Tamamen bilinmez.Bu bir yerde delirtiyor insanı.Bir şeyi bilememek...Lanet bir his uyandırıyor ve bu hisle baş etmek büyük bir tecrübe gerektiriyor.Yoğun bir donanım da diyebilirsin.

Sorgulamalarım artıyor.Peki ya ruhum,diyorum kendime.Ruhum ne için burada?Yol kenarında unutulup gitmiş şeyler gibi mi olacak?Bütün bu insanlar,kafes niyetine içinde taşıdıkları ruhlar ne için sokaklarda?Ya onlara ne olacak?Yol kenarında unutulmuş şişeler,izmaritler gibi mi duracaklar?Amaçsız,yönsüz,varlığının özünden bir haber yaşayışlar...Bütün bu sıradanlık olduğu gibi mi duracak?Domino taşlarından biri durmayacak mı yerinde,o efsane devrim bir taşın direnişiyle başlayıp dalga dalga yayılmayacak mı?Artık bir şeylerin farkına varmayacak mıyız?Uyandığımız her sabah ve uyuduğumuz her akşam kendimize bir hesap biçip sorgulamayacak mıyız derinlere gömdüğümüz,kimse görmesin diye bastırdığımız düşünceleri?Unutulup gitme ihtimaline rağmen... Sanırım bu soruların hiçbiri gerçekleşmeyecek,cevap bulamayacak.Amaçsızca bekleyecek ruhu yosun tutmuşlar,yorgun düşmüş bedenler.Sorgulamaktan aciz olanlara ise diyecek lafım yok,kalmadı zira.Bu sorular bir sineğin vızıltısı gibi gelir onlara,biliyorum.Sen de biliyorsun.

Dünya dönüyor diyorlar.Her gün yeni bir sayfa,çokça değişim oluyor diyorlar.Oysa bu sıradanlığın ortasında içi boşalmış bir cümle gibi durmuyor mu?Sistemler,karmaşalar ve bir yığın saçma hareket...Rakamlarla bezeli bir çark,yelkovan misali zamana direnirken bir yandan deli düşüncelerin eşiğini didiklemek bir yandan da bütün kelimeleri eteğimize döküp ayıklamak...Kulağa ne kadar mantıklı geliyor?Günlük telaşları bölüştürdüğümüz adımlarımızla oradan oraya koştururken bir parça olsun bunu düşünmeni istiyorum,Azizim.Zihnimizin bir kenarına nedensizce çöreklenmiş,kısmen de kaçmakta olduğumuz o soruları ellerine alıp bir yapbozu yapar gibi yapmanı istiyorum.Aslında ben...Senden çok şey istiyorum.Sana kalmış...

Ah,kafamda deli sorular...


Yorumlar

Popüler Yayınlar